KAPUT BOYA KALINLIĞININ GİZLİ AYIP OLDUĞUNA İLİŞKİN YARGITAY KARARI
T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/579
Karar No: 2020/1012
Karar Tarihi: 09.12.2020
YARGITAY KARARI
YARGITAY KARARI 1. Taraflar arasındaki “ayıplı malın misli ile değişimi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 3. Tüketici Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. 2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü: I. YARGILAMA SÜRECİ Davacı İstemi: 4. Davacı 22.11.2012 tarihli dava dilekçesiyle; 30.12.2011 tarihinde davalıdan satın aldığı 2012 model Ford Fiesta marka aracının kaputunun boyalı ve sökülüp takılmış olduğunu, durumu 02.08.2012 tarihinde yetkili servis tarafından yapılan tespit üzerine öğrendiğini, davalının üretimden kaynaklanan söz konusu gizli ayıptan sorumlu olduğunu ileri sürerek aracın ayıpsız misli ile değişimi veya araç bedeli olan 38.450,00TL’nin faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Cevabı: 5. Davalı vekili; davanın Ford A.Ş. ye ihbarı gerektiğini, söz konusu firmanın araçtaki boyanın normal sınırlar dâhilinde olduğunu bildirdiğini, araçta kullanıma engel herhangi bir ayıbın söz konusu olmadığını, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkeme Kararı: 6. İzmir 3. Tüketici Mahkemesinin 24.01.2014 tarihli ve 2012/1313 E.,2014/71 K. sayılı kararı ile;dava konusu aracın motor kaputundaki boya kalınlığının aracın diğer taraflarındaki ortalama kalınlık değerlerinin çok üstünde olduğu, ayrıca motor kaputunun sökülüp tekrar takıldığının tespit edildiği, boyama işleminin aracın davacıya tesliminden önce yapılma olasılığının yüksek olduğu, araçta imalattan kaynaklı gizli ayıp bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu aracın davalıya |
|||||||||
takyidatsız iadesi ile ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı: 7. Yerel Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur. 8. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince 03.06.2015 tarihli ve 2014/15695 E., 2015/18010 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, davalı şirketten satın aldığı araçta motor kaputunun boyalı olduğu, sökülüp takıldığını, ayıplı araç satın aldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, araç üzerinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi raporunda aracın boya kalınlığının seri üretim boya kalınlığından fazla olduğu tespit edilmekle birlikte boya kalınlığı işleminin aracın davacıya tesliminden önce olma olasılığının yüksek olduğu bu nedenle aracın imalattan kaynaklı gizli ayıplı olduğu belirtilmiştir. Araçtaki boya kalınlığının satış öncesi var olduğunu ispat yükü davacı tarafta olup, davacı iddiasını açık ve kesin delillerle ispatlayamamıştır. Hal böyle olunca Mahkemece, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur. Direnme Kararı: 9. Mahkemece 12.04.2016 tarihli ve2016/544 E., 2016/414 K. sayılı kararı ile; ilk karar gerekçeleri tekrar edilmek ve davacının satıştan önce dava konusu ayıbın var olduğunu ispatladığı kanaati belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme Kararının Temyizi: 10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. II. UYUŞMAZLIK 11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından, satın alınan aracın motor kaputu boyasında üretimden kaynaklı ayıp bulunduğu iddiasıyla açılan davada davacının ayıbın satış öncesinde var olduğunu dosya kapsamı itibariyle ispat edip edemediği noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE 12. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “ayıp” kavramı üzerinde durmakta yarar vardır. 13. Ayıba ilişkin düzenleme, somut olayda uygulanması gereken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 4. maddesinde yer almaktadır. Maddenin birinci fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır. 14. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 194. maddesi ise: “Bayi müşteriye karşı mebiin zikir ve vadettiği vasıflarını mütekeffil olduğu gibi maddi veya hukuki bir sebeple kıymetini veya maksut olan menfaatini izale veya ehemmiyetli bir suretle tenkis eden |
|||||||||
ayıplardan salim bulunmasını da mütekeffildir.
Bayi, bu ayıpların mevcudiyetini bilmese bile onlardan mesuldür” şeklinde düzenlenmiştir. 15. Görüldüğü üzere; 818 sayılı BK’daki ayıp kavramı ile yukarıda açıklanan 4077 sayılı TKHK’nın 4. maddesinde yer alan ayıp kavramları birbiri ile örtüşmektedir. 16. Ayıp; bir malda sözleşme ve yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların yer almasıdır. Bu çerçevede ayıp kavramının içeriği belirlenirken öncelikle; sözleşme hükümlerine bakılmalıdır. Sözleşme ele alınırken bakılacak ilk husus, taraflar arasında satılan malın hangi özellikleri içermesi konusunda açık bir anlaşmanın olup olmadığıdır. Üzerinde anlaşma olmayan durumda ise, sözleşmenin yorumundan hareketle tarafların zımnen bu konuda bir anlaşma yapıp yapmadıklarına bakılacaktır. Zımni anlaşmanın dahi olmadığı durumlarda, sözleşmenin tümü dikkate alınacak ve dürüstlük kuralına göre malın taşıması gereken vasıflar belirlenecektir. Bu anlamda ayıp, malın sözleşmeye göre taşıması gereken nitelikleri taşımaması hâli veya bu hususta özel bir hüküm olmasa da, sözleşmenin niteliği ve içeriği dikkate alındığında, malda mevcut olması gereken vasıfların eksikliği şeklinde ortaya çıkacaktır. 17. Satılan maldaki ayıp açık veya gizli ayıp şeklinde olabilir. Açık ayıplar, ilk bakışta görülebilen veya basit bir muayene ile anlaşılabilen ayıplardır. Buna karşılık gizli ayıplar, ilk bakışta fark edilemeyen, sonradan yapılacak detaylı bir muayene ile anlaşılan ayıplardır. Bu tür ayıplar genelde malın yapısıyla ilgili olan ve kullanılmasıyla anlaşılan ayıplardır. 18. 4077 sayılı TKHK’nın 4/2. maddesinde malın ayıplı olması hâlinde alıcının seçimlik haklarının nelerden ibaret olduğu belirtilmiş olup, tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm veya yaralanmaya yol açan ve kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hâllerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir. 19. Bazı durumlarda üretici/satıcı özür taşıyan malları da satışa sunabilir. Bu husus 4077 sayılı Kanun’un 4. maddesinin altıncı fıkrasında “Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, imalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde “özürlüdür” ibaresini içeren bir etiket konulması zorunludur. Yalnızca ayıplı mal satılan veya bir kat ya da reyon gibi bir bölümü sürekli olarak ayıplı mal satışına, tüketicinin bilebileceği şekilde tahsis edilmiş yerlerde bu etiketin konulma zorunluluğu yoktur. Malın ayıplı olduğu hususu, tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde gösterilir.” şeklinde açıklanmıştır. Bu düzenlemeyle malın özürlü/ayıplı şekilde satışa sunulduğu konusunda tüketicinin aydınlatılmış olması hâlinde, ayıplı malın neden olduğu zararlardan sorumluluğa ilişkin hükümler dışında, ayıplı olduğu bilinerek satın alınan mallar hakkında ayıptan sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanmayacaktır (TKHK, m.4/5). 20. Somut olayda davacı tüketici, satın aldığı sıfır kilometre aracın üretim aşamasında oluşan bir hasar vb. sebeple özürlü olduğunu ve ayıbın kendisinden hile ile gizlendiğini ileri sürerek malın ayıpsız misli ile değişimini talep etmiştir. Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık ise ayıbın malın tüketiciye satışından önce var olduğunun davacı tarafça ispat edilip edilmediği hususundadır. 21. İspat yükü, 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da açıkça düzenlenmiş ve 10. maddede teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğunun kabul edileceği, bu durumda malın ayıplı olmadığının satıcı tarafından ispatlanması gerektiği karine olarak kabul edilmiştir. Ne var ki somut olayda uygulanması gereken 4077 sayılı Kanun’da bu hususta açık düzenleme bulunmamaktadır. Anılan Kanun’un 30. maddesi atfıyla göz önünde bulundurulması gereken ve konuyla ilgili genel kuralı düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190/1. maddesine göre “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran |
|||||||||
tarafa ait…” olacağından davacı tüketicinin iddiasını ispat edip edemediği irdelenmelidir.
22. Davacı 30.12.2011 tarihinde satın aldığı aracın motor kaputunda üretimden kaynaklı hata bulunduğundan şüphe ederek yetkili servise başvurmuş, yapılan incelemede 02.08.2012 tarihli iş emrinden anlaşıldığı üzere kaputun sökülüp tekrar takıldığı ve boyanmış olduğu tespit olunmuştur. Bunun üzerine davalı şirkete ait servise götürülen araç üzerinde yeniden inceleme yapılmış ve boya kalınlık değerleri dava dışı üretici firma olan Ford Otomotiv San. A.Ş.’ye bildirilmiştir. İhbar olunan bu firmadan gelen cevapta ise boya kalınlıklarının fabrika speklerinde olduğu ifade edilmiştir. Bu aşamada gerek davalı gerekse ihbar olunan firma tarafından araçtaki boyanın orijinal olmadığı, sonradan atıldığı yönünde herhangi bir tespitte bulunulmamış ve böyle bir iddia dile getirilmemiş, tam tersine, yapılan incelemede boya kalınlığının normal değerler içerisinde olduğu belirtilmiştir. Bu açıklamayla tatmin olmayan tüketici ihtilafı mahkeme önüne taşımış ve mahkemece otomotiv öğretim üyesi bilirkişiden alınan 25.06.2013 tarihli raporda yer yer aracın diğer bölümlerine kıyasen iki kat kalınlığa ulaşan motor kaputundaki boyama işleminin uygulanan astar ve boya ile işçilik gibi unsurlar göz önünde bulundurulduğunda aracın tüketiciye tesliminden önce yapıldığı ihtimalini ortaya koyduğu ve gerek iş emirlerindeki notlar gerekse motor kaput menteşelerindeki sıyrıklar dikkate alındığında motor kaputunda aracın tüketiciye tesliminden önce sökme, boyama ve takma işlemlerinin yapıldığı ve aracın gizli ayıpla satıldığı kanaatine varıldığı mütala edilmiştir. Taraflar arasındaki tüm bu süreç ve dosyaya yansıyan deliller birlikte değerlendirildiğinde, somut olayda dava konusu aracın üretimden kaynaklı gizli ayıbının bulunduğunun davacı tarafça ispatlandığı kabul edilmelidir. Davalı vekili bilirkişi raporuna itirazında rapordaki görüşün ihtimale dayalı olarak kurulduğu, aracın davacı elindeyken de hasar görmüş olabileceğinin göz ardı edilmemesi gerektiğini savunmuş ise tüketicinin kendilerine başvurusu sonrasındaki incelemelerinde ve davaya cevabında bu yönde hiçbir itirazda bulunulmamış, herhangi bir delil sunulmamış olduğundan bu itiraz yerinde görülmemiştir. 23. Hâl böyle olunca, Mahkemece davacının ayıp iddiasını ispatladığı gözetilerek aksi yöndeki bozma kararına direnilmesi usul ve yasaya uygun, yerindedir. 24. Yeri gelmişken, direnmeye ilişkin gerekçeli karar başlığında dava tarihinin 22.11.2012 olması gerekirken hatalı şekilde 17.02.2016 olarak gösterilmesinin mahallinde her zaman düzeltilebilecek mahiyette maddi hata olarak değerlendirildiği ve işin esasına etkili görülmeyerek bozma nedeni yapılmadığı da belirtilmelidir. 25. Sonuç itibariyle davalı tarafın araçta ayıbın bulunmadığı ve ayıp iddiasının dosya davacı tarafça ispatlanamadığı yönündeki temyiz itirazları yerinde değil ise de; bozma nedenine göre Özel Dairece davalı vekilinin kabul yönünde kurulan hükme dair sair itirazları incelenmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya (bozma kararını veren Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 07.07.2020 tarihli 173 sayılı kararı ile 02.09.2020 tarihinden itibaren kapatılarak derdest dava dosyalarının temyiz incelemesinde Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin görevlendirilmiş olduğu da gözetilerek) Özel Daireye gönderilmelidir. IV. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; Direnme uygun olup davalı vekilinin sair yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.12.2020 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy birliği ile karar verildi. |
|||||||||
Av. Abdülkadir ÖZ & Av. Abdullah ERDEM |